
Nazım Hikmet Sözleri; aşk, sevgi, mücadele, hürriyet ve özgürlük doludur. Aşk sözleri tutkunun, yaşanmışlığın, hüznün, sevdanın melodilerini gönderir kalbimizin derinliklerine…
Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte.
Nazım Hikmet Sözlerinde, şiirlerinde, dizelerinde sadece aşk yok. Emperyalizme karşı mücadele, özgürlük ve eşitlik de var.
Biz başka severdik. O yüzden başka sevemedik.

Ama Nazım Hikmet Sözleri ile başka yaşadığını hissettiriyor; sevdaları ve aşklarını…
İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde.
O kadar kalabalıklar arasında aynı zamanda yalnız adammış. Hayatının yaklaşık 13 senesini cezaevlerinde geçirmiş. Ceza evinde geçirdiği yılları şiirinde nasıl anlatmış;
Ben İçeri Düştüğümden Beri
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: ’Lafı bile edilemez, mikroskobik bi zaman…’
Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün…’
Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: ’Bütün bi hayat…’
Bana sorarsanız: ‘Adam sende bi hafta…’
Nazım Hikmet RAN
20 Haziran 1951’de baskılara dayanamayıp kaçmış. 3 Haziran 1963 sabahı, Nâzım Hikmet bir kalp krizi sonucu Moskova’daki evinde ölmüş. Son 12 sene memleket özlemi ile yanıp tutuşmuş.
Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.
Nazım Hikmet 4 evlilik yapmış. Ama evli olmadığı başka kadınlarla da yaşamış. En büyük aşkı Piraye‘ye yazdığı şiirleri ceza evindeyken kaleme almış. Hayatının son dönemlerindeki 1960 yılında Vera Tulyakova ile evlenir.
Sende uzaklığı; sende ben, imkansızlığı seviyorum.
Nazım Hikmeti resimli sözlerini paylaşmayı unutmayın!

Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.
Ama tek çocuğunu (Nâzım Hikmet cezaevindeki son iki yılına girerken görüşmeci gelen dayı kızı Münevver Berk‘e âşık olmuş.) cezaevinden çıktığında Piraye’den ayrılarak beraber yaşadığı Münevver hanımdan yapmıştır. Adını da Mehmet koymuşlardır. Şiirlerinde aşklarında, özlemlerinde onlardan da bahseder.
Bir gönülde iki sevda olamaz yalan olabilir. (İki Sevda)
Nazım Hikmet Sözleri
Nazım Hikmetin Eserlerinden En Güzel En Etkileyici Sözleri:
Nazım Hikmet Sözleri yazımızda Nazım Hikmet Ran bilinmeyen Sözleri, Nazım Hikmet meşhur sözleri, Nazım Hikmet aşk üzerine sözleri ve resimli sözlerini bulabilirsiniz. Ama ben hepsini okumanızı tavsiye ederim.
1. Aşk Sözleri
2. Nazım Hikmet’ten Piraye’ye Aşk Sözleri
3. Aşk Şiirleri
4. Şiir Sözleri
5. Nazım Hikmet Yaşamaya Dair Sözler
6. Anlamlı Güzel Sözler
7. Nazım Hikmetin Kısaca Kendi Kaleminden Hayatı
Nazım Hikmet Aşk Sözleri
Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin, sen ülkemin yaz geceleri gibisin, sen memleketim kadar güzelsin ve güzel kal… (Aşk Mönüsü)
Telefonu geldi aniden, dilinde kelimeler bir şeyler söylüyordu. Gülerek yaz geçti, kış geçti benden bir bahar geçti ben senden geçmedim. (Bahar Gülü)
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey… Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum… (Seni Düşünmek)
Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda… Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik ANLAYAMADILAR… (Anlayamadılar)
Yüzü sonbahar hüznü güneşe benziyordu. Gülüşü birden bire geldi, beklemiyordum keskin bir bıçak gibi saplandı aklıma… Hep böyle cana yakın mı bakar acaba? (Bahar Gülü)
En güzel günlerimin üç mel’un adamı var: Biri sensin, Biri o, biri ötekisi… Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi… Sana gelince… Ne ben Sezarım, Ne de sen Brütüssün… Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün.. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.. (Sen)
Belki yeni başlayacaktık, belki hiç başlamayacaktık, belki de başlayıp bitirmiştik. Belki de Belki de… (Bahar Gülü)
Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tır..” (Bir Fotoğrafa)
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim… (Bir Fotoğrafa)
Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at! (Güneşi İçenlerin Türküsü)
Hasretini, yokluğunu, sensizliği bir ateş yanığı gibi öyle acıyla duydum ki yüreğimin etinde, gitgide çoğalarak gitgide derinden işleyerek öyle dayanılmaz oldu ki bu seni boğabilirdim senden kurtulmak için çünkü seni o kadar seviyorum.
Ama sen KADINIM..! Benim için sen.. Ne o.. Ne bu.. Şusun sen..! Benim can yoldaşım kavga arkadaşımsın… (Kızıl Saçlısına)
Anladın ya işim başımdan aşkın, beni lafa tutma, gülüm, ben sana aşık olmakla meşgulüm. (Meşgale)
Kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir. Ben ayrılıkların… Kimi insan ezbere sayar yıldızların adlarını, ben hasretlerin… (Otobiyografi)
Nazım Hikmetten Piraye’ye Aşk Sözleri ve Rubailer
22 Eylül 1945
Kitap okurum: içinde sen varsın, şarkı dinlerim: içinde sen. Oturdum ekmeğimi yerim: karşımda sen oturursun, çalışırım: karşımda sen. Sen ki, her yerde “hâzırı nâzır”ımsın, konuşamayız seninle, duyamayız sesini birbirimizin: sen benim sekiz yıldır dul karımsın… (Pirayeye)
24 Eylül 1945
En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır. En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür…
25 Eylül 1945
Yaşamak: ümitli bir iştir, sevgilim, yaşamak: seni sevmek gibi ciddî bir iştir…
2 Ekim 1945
Ben seni isterim: senin gibi güzel, dost ve sevgili olsun hayat… Biliyorum henüz bitmedi sefaletin ziyafeti… Bitecek fakat…
27 Ekim 1945
Bir elmanın yarısı biz, yarısı bu koskoca dünya… Bir elmanın yarısı biz yarısı insanlarımız. Bir elmanın yarısı sen yarısı ben ikimiz…
28 Ekim 1945
Sevgilim, yaş kemâlini buldu. Bana öyle gelir ki belki bin yıllık bir ömrün macerası geçti başımızdan. Ama biz hâlâ güneşin altında el ele yalınayak koşan hayran gözlü çocuklarız…
12 Kasım 1945
Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz: büyük öfkemizin içinde ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak…
13 Kasım 1945
Sevgilim, senin mekânın olan ve nereye sürülsem, hangi hapiste yatsam sırtımda, torbamın içinde götürdüğüm ve evlât acısı gibi yüreğimde, senin hayalin gibi gözlerimde taşıdığım şehir…
13 Aralık 1945
Sevgilim, değişti mevsim çekişen gelişmelerden sonra bir sıçramakla. Ve karın altında mağrur, hamarat sürüp gidiyor hayat…
Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir, ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir. Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl bana ışığı vuran yârimin cemâlidir… (Nazım Hikmet Rubaileri)
Sevgilimin hayâli dile geldi aynanın üzerinde: “- O yok, ben varım,” – dedi bana günün birinde. Vurdum, düştü parçalandı ayna, kayboldu hayâl ve lâkin çok şükür sevgilim duruyor yerli yerinde…
Aramızda sadece bir derece farkı var, işte böyle kanaryam, sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun, ben elleri olan, düşünebilen adam…
Ben, bir insan, ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben, tepeden tırnağa iman, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben…
Nazım Hikmet Aşk Şiirleri
Ben Senden Önce Ölmek İsterim…
“Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız.
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…
Ama
biz
o zamana kadar
o kadar karışacağız ki birbirimize
atıldığımız çöplükte bile
zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.”
Nazım Hikmet
Bir Ayrılış Hikayesi…
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarını kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya…
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz…
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Nazım Hikmet Şiir Sözleri
Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
Benim Oğlan Fotoğraflarda Büyüyor
İçimde acısı var yemişi koparılmış bir dalın,
gitmez gözümden hayali Haliçe inen yolun,
iki gözlü bir bıçaktır yüreğime saplanmış
evlât hasretiyle hasreti İstanbulun.
Yoruldun ağırlığımı taşımaktan,
Ellerimden yoruldun, gözlerimden gölgemden…
Sözlerim yangınlardı kuyulardı sözlerim
Bir gün gelecek, ansızın gelecek bir gün
Ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
Uzaklaşan ayak izlerimin ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak.
Bir kitap:
çok eski günlerde beraber okuyup
satırlarının altını beraber çizdiğimiz
bir kavga kitabı.
Kapadım dolabı.
Onun dolaba bakan gözlerini kapadım.
Artık satılacak bir yürek, kiralık bir kafa bile yok.
Roy Dranat, hoşçakal, mesele yok.
YORGAN GİTTİ, KAVGA BİTTİ.
“Diyelim ki senden evvel baban yok
İsa gibi.
Yine fakat bacakları arasından çıktığın
Meryem gibi bir anan da mı yok!
Diyelim ki yapyalnızsın
Turu Sina’da Musa gibi,
Ne yazık! Tevrat’ını okuyan da mı yok!
Çok yalan söylemişsin çok.
Sen emin ol ki Berkley
-olmasan da zarar yok-” (Berkley…)
Nazım Hikmet Yaşamaya Dair Sözleri
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi, ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi, seviyorum seni denizi uçakla ilk defa geçer gibi. İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni “Yaşıyoruz çok şükür!’ der gibi. 27 Ağustos 1960
Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin. (Ölçü)
Neş’e kavganın musikisidir. Neş’e… İyi şeydir vesselam, – baş döndürmezse eğer – (Berkley…)
Bu geç vakit bu sonbahar gecesinde kelimelerinle doluyum; zaman gibi, madde gibi ebedî, göz gibi çıplak, el gibi ağır ve yıldızlar gibi pırıl pırıl kelimeler. Kelimelerin getirdiler seni, onlar : ana, onlar : kadın ve yoldaş olan… Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar, kelimelerin insandılar…
Biliyorum, ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz… (Ölüme Dair)
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim… (Davet)
Ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak, ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa hepsini taşıyarak: dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm… (İstanbul’da Tevfikane Avlusunda)
Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at! (Güneşi İçenlerin Türküsü)
Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın mutluluğuna benzer seni sevmek…
Sen esirliğim ve hürriyetimsin, çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin… Sen memleketimsin. Sen ela gözlerinde yeşil hareler, Sen büyük, güzel ve muzaffer… Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin… (Sen 2)
Nazım Hikmet Sözleri Anlamlı Güzel Sözleri
Neylersin alışkanlık; için kanağlarken yüzün güler… (Ağlamak Meselesi)
Baba! Her yılbaşında sana söyleyecek bir tek sözüm var : “Seni ne kadar çok seversem o kadar çok olsun ömründen geçen yıllar…”
Bakıyorum geceye demir parmaklıklardan, iman tahtamın üstündeki korkunç baskıya rağmen kalbim en uzak yıldızla çarpıyor. (Angina Pektoris)
Perdede yeni yazı göründü: “BURJUVAZİ!.”
Kalbimi bunaltan bu dört duvar mı? Ölümden öteye köy var mı? (Bayramoğlu)
Sevmek mükemmel iş delikanlım… Sev bakalım… Mademki kafanda ışıklı bir gece var, benden izin sana, seeeeev sevebildiğin kadar… (Benerci Kendini Neden Öldürdü?)
Hani üstadın bir sözü var: “Boş gecelerini değil, boydan boya ömrünü ver İnkılaba…” diyor.
Yıldızlar uzakmış, toprak ufakmış, umurumda değil, aldırmıyorum. Bilmiş olun ki benim için daha hayret verici, daha kudretli, daha esrarlı ve daha kocamandır: yolun üstünde durulan, zincire vurulan İNSAN…
“Kavgada kendi kendini öldüren lanetli bir cenazedir benim için: Ölüsüne ellerimiz dokunamaz. Arkasından matem marşı okunamaz.”
Bu türkü diyor ki, “Korkumuz yok! İnmedi bir gün bile gözlerimize bir kış akşamı gibi karanlığı korkunun.” Bu türkü diyor ki, “Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı.” Bu türkü diyor ki, “Çizmişiz rotamızı dostların alkışlarıyla değil gıcırtılarıyla düşmanın dişlerinin.” (Bir Gemici Türküsü…)
Hiçbir şey düşünmeyeceksin hatta hiçbir şey düşünmediğini bile… (Biz)
Sen sade toprağı tanı, toprağa inan. Ayırt etme öz anandan toprak ananı. Toprağı sev anan kadar… (Çocuklarımıza Nasihat…)
O gider, bu gider, şu gider, dostluk, sen yanı başımızda kalırsın… (Dostluk)
Susabilmek bir hünerdir, insanın ağzından çıkan sözler kendine ait olmazsa. (Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan ile Rahibin Macerası)
İstiklal otobüs değil ki birini kaçırdın mı, öbürüne binesin… İstiklal sevgilimiz gibidir, aldattın mı bir kere zor döner bir daha. (İstiklal)
Ayrılık yaklaşıyor her gün biraz daha, güzelim dünya elveda ve merhaba k â i n a t… (Nazım Hikmet Rubaileri)
Sevgilim, bu ayak sesleri, bu katliamda hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu, fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman… (İstanbul Hapishanesi)
İkimiz de biliyoruz, sevgilim, öğrettiler: aç kalmayı, üşümeyi, yorgunluğu ölesiye ve birbirimizden ayrı düşmeyi. İkimiz de biliyoruz, sevgilim, öğretebiliriz: dövüşmeyi insanlarımız için ve her gün biraz daha candan biraz daha iyi sevmeyi… (İkimiz)
Nazım Hikmetin Kısaca Kendi Kaleminden Hayatı
Nazım Hikmet Sözleri ile kendi anlatsın hayatını;
Nazım Hikmet’in Otobiyografi Şiirinden
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği
ve on dördümden beri şairlik ederim.
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler.
Kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ’dan Havana’ya
Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye’mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
Nazım Hikmet Ran’ın hayatı emperyalizme, hürriyete, eşitliğe inanç mücadelesi ve aşkları ile geçer. Ama davası hep bir adım öndedir.
“Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acısıyla uğraşmaz. Şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır…”
Nazım Hikmet Ran Bilinmeyen Sözleri
Umarım Nazım Hikmet Sözleri yazımızı beğenmişsinizdir. Siz de Nazım Hikmet Sözleri ve Mesajları yazımızla ilgili eleştiri, yorum ve görüşlerinizi lütfen yorumlar bölümüne yazınız.
Nazım Hikmet Sözleri yazımızı beğendiyseniz, lütfen sosyal medya hesaplarımızdan paylaşınız ve bize destek olunuz. Bizi Facebook, Twitter, Pinterest, YouTube ve Instagram hesaplarımızdan takip ederek bize destek olabilirsiniz.